ilk çağlardan beri toplulukların göç etmesi beraberinde barınma kaygısını getirmiştir.İster gıda gibi yaşamsal ihtiyaçlardan ister çatışma ve savaşlardan veya turistik amaçlardan kaynaklansın barınma sorunu göç etmenin ana gövdesini oluşturur.Psikolojik başlangıcı ise:" bu yerleri terk edip başka yerlere gidersek, orada ne yeriz ne içeriz, nerde kalırız" sorularıyla kendini gösterir. İlk topluluklar mecburdu, yaşamaları gerekiyordu, gıda edinme kaygıları barınma sorunlarının önüne geçiyordu ve bu yüzden hiç düşünmeye gerek duymadan göç ederlerdi. S. freud'un 'id'(iç dürtüler) dediği yaşamsal itki bunu daha öncel kılıyordu. Sosyologlar 17 ve 18. yüzyılar boyunca kitle göçlerini ve barınma eğilimlerini analiz etmek için uzun süreler Afrikalı kabilellerin davranışların gözlemleyerek inceleyip analiz etmişlerdi. Günümüzde göç etmek artık bir sır değildir.Her bir göç hareketi beraberinde yaşamsal kaygılar ve barınma sorunlarını taşır. hatta kitlesel göçler aynı zamanda beslenme ve barınma göçleridir.
Güncel dünyada siyasal hareketlerden, savaşlardan, etnik ve dinsel çatışmalardan hatta su ve gıda kıtlıklarından dolayı kitlesel göç hareketleri yaşanmaktadır. Devtletler ve hükümetler bunları ön görme, acil durumlar karşısında hazırlıklı olmak gibi kurumlar ve planlamalar ile hazırlık yapmaya çalışmaktadırlar. Bu sayesinde daha az sancılı ve daha az sorunlu sonuçlarla karşılaşıyoruz. Göç hareketlerinde devletlerin yetişemediği yerlerde çağdaş dünyasının sivil toplum örgütleri dernekleri ve yardım kuruluşları devreye girmektedir. Bunların da yetişmediği hallerde oluşan boşluklardan gizli ve kayıtsız organizasyonlar insan kaçakçılığı yollarıyla aracı olmaya girişirler. Öyleki yasadışı göç ve insan kaçakçılığı bir suçlama odağı olarak son on yılların en başlıca konusu haline gelmiş olabilir.
Konuya çok akademik ve analitik yaklaştığımızın farkındayız. Bilinen bazı bilgileri de tekrar etme niyetinde değiliz. Bu nedenle konuyu ülkemizde Kayseri ili eksenli yaygınlaşan Suriyeli göçmenlere karşı ortaya çıkan kitlesel tepkilere ve oradan da barınma sorunlarının getirdiği konut problemine dikkat çekmek istiyoruz.
Çok değil 2012 ve sonrasında başlayan Suriye iç çatışmaları daha sonra DEAŞ ve benzer organizasyonların ortaya egemenlik iddisıyla çıkması yaklaşık 20 milyon Suriyeli kitlenin çevre ülkelere göç etmesiyle sonuçlanmıştır. Tarihte buna benzer kitlesel göç travmaları görülse bile Suriye halkının dışarıya göçü sahiden Türkiye gibi komşu ülkelerde sarsıcı etki ve yük yaratmıştır. Göç eden bu insanların kontrolünün yeterince sağlanamaması, düzensiz göç hareketlerinin şehirlere akması beraberinde beslenme,barınma ve adaptasyon sorunlarını da getirdi. İlk başta karın tokluğuna çalışmaya, barınmak için en kötü ve izbe yerlerde yaşamaya razı olmalarına tanık olduk.Bunun devamında kimi sosyal çatışmalarda yaşanmadı değil.
En önemli konuların başında beslenme ve barınma geldiği için burada biraz daha durup irdelememizde yarar var. Çünkü ülke genel olarak belli bir üretim miktarı ve belli bir doluluk oranıyla konut süreçlerini yaşıyorken bir anda 3-5 milyon Suriye'linin ülkeye girmesi, konut doluluk oranlarını üst sınıra taşımış oldu. Kiralıklar bulunamaz hale geldi.en kötü yerler bile kıymetli olmaya başladı. Aynısını Ukrayna ve Rus savaşında da yaşadık ki gayrimenkul ve özelde konut fiyatları yükseliş eğilimine girdi. Gayrimenkulun kendi özel dinamikleri gereği kira ve mülk fiyatları oranlaması ve emsal kaygısıyla durudurlamaz oldu. Sonuç; dış göçlerden kaynaklanan sıkışma ve doluluk, ülke yerleşik insanının barınma promlemleri haline geldi.Gayrimenkul fiyatları önce kiralarda, sonra iş yerlerinde daha sonra hizmet sektörlerinde yayılmış oldu. İç içe geçen yaşamsal ve kültürel farklılıklar ticareti ve ekonomiyi de içine alarak çatalaştı. Sonunda bir birini kıskanan , bir birinine engel olan, kabullenilmez halle geldi. Artık göç problemi barınma, ekonomik ve sosyal hoşnutsuluk haline evrilmiştir. Bireysel ortaya çıkan vakalar bu hoşnutsuzluğun açığa çıkmasına vesile oluyor.Kayseri veya başka yerdi buna benzer belirtiler durumun vehametini göstermektedir.
Konunun gayrimenkul cephesinde sonuçlara yol açmaması düşünülemez. kimi insanların "evlerine, ülkelerine dönsünler" çağrısı kadar " hayır onlar bizim misafirimiz" diyenlerinde sonunda anlamaları gereken ülkedeki barınma problemi bu eksende dönmekte ve konut fiyatlarının çemberini çizmektedir. Bir anda Suriye'lilerin veua Rus, Ukraynalıların ülkemizden çıkıp gittiklerini düşünelim.Gayet açık ki, azalan nüfus sonucu artan gıda, artan konut ve iş yerleri olacaktır. artan gıda, bolluk ve artan konut ise fiyatların duralmasınıa, gelirle dengeli durumna gelmesine ortam sağlayacaktır. Yükün hafiflemesi sosyal ve yaşamsal konularda rahatlama getirecektir. Ülke kapsitesi yeterli hale gelecek, işsizlik veya ucuz işçilik sonlanacak refah sevyiyesi yükselecektir.
Net olan bir gerçek vardır. Bir yük hayvanına haddinden fazla yük yüklenemez. Bir taşıma aracına taşıyabileceğinden fazla kapasitede yük taşınmaz.Sonuç hr ikisinde de hüsrandır. Bunun yerine uygun oranlarda kapasite kullanılması hem yük hayvanının hem de taşıma aracını rahatlatacaktır.
Biz hala göçlerin misafirlik mi olduğunu veya iyi niyetli yardımlaşama olduğuna mı karar vermeye çalışalım Ağır olan bu yük hem barınma hem gıda ve hem de sosyal olarak yetmezlik kapılarını zorluyor.