İnsanlık çeşitli evrlerden geçerek günümüz konforlu yaşamına ulaşmıştır. Bu evrelerin en başınada olanı ise beslenme ve barınma aşaması en zor olanı diyebiliriz. Bu aşamada, insan yiyecek bulmak için göç etmek, toplamak ve avlanması gerekiyor. Yiyeceğin bittiği yerden var olan başka bir yere taşınmak oradan da mevsim değişimlerine bağlı olarak başka yerlere gitmek zorunlu hale geliyor. Bir yandan her gidilen yerde beslenme amacıyla tehlikelere girmek diğer yandan uyumaki dinlenmek ve ihtiyaçları gidermek için güvenli barınaklar gerekiyor. Ağaç tepeleri, kovuklar, mağarlara, derme çatma yapılan sığınaklar veya dallardan kulubeler. Hepsi bize konut problemini çok iyi anlatıyor değil mi?
Nufus arttığında barınma ihtiyaçları da artış gösterir. Halbu ki bu çok açık bir denklem. Her ne kadar yeni çağ ile başlayan makineleşme ve fabrikasyon çağı bu konuyu gözardı etmiş olsa bile Maltus'un nüfüs sorunu ile ilgili çalışmlarla fikir sunmaya çalıştığını biliyoruz. Yani konut ve barınma sorunu ilk çağlardan beri mevcuttur. Bireyler ve aile fertleri artış gösterdikçe kurumsal yapılar yani ister dini olsun, ister aşiretsel olsun ister devlet olsun yöneticiler, buna göre barınma ihtiyacını gidermek için plan ve sunum yapmak durumundaydılar. Günümüz bilimsel bilgi ve tarihsel öğreti ışığında yeterince bunu yerine getirmedikleri ve çoğunlukla yetersiz kaldığını biliyoruz.
Köyler, şehirler ve metropoller büyüyüp serpildikçe konun daha can alıcı boyutlara yerleşir oldu. Konutlaşma, yerleşme ve her türlü yapılaşma için sunulan kentleşme mucizesi aynı zamanda önü alınamaz bir pazara dönüşüverdi. Teknik donanım, doğaya hakimiyet ve imkanlar arttıkça konforlu ve en iyisine ulaşmak ve hatta en iyi yerden daha güvenl barınma sağlamak sermaye ve ticaretin ana konusu haline gelmiş oldu. Daha önceki yazılarımızda günümüz için gayrimenkul çağı diye tanımlama yapmıştık. Ana sebep ister ticari, ister konut olsun ve isterse arsalarda olsun yönetimlerin ortaya çıkardığı her üretim bir rant ve alışveriş odağına dönüştürüldü. Özetle ifade edilirse eğer, maddi imkanların, servetin veya ekonomik koşulların yeterliyse; en güvenli, en iyi yerde ve en konforlu hayatı edinebilirsin, anlamına geliyor. Diğer taraftan karşılığı ise hiç bir imkanın yoksa o zaman en az güvelik ve koşulları olmayan varoş olarak ortaya çıkıyor. İzler çok net ve açık. ilk çağlardan gelen barınma da güvenlik günümüz dünyasına herkesin hayalini kurduğu Lüks villalar, havuzlu siteler, rezidanslar ve konforlu ortak konutlaşmalara evrilmiş oldu. Artık başkaca sorunlarımız vardır.
Gayrimenkul ticareti ve onun getirdiği sermaye alanı ana temasıyla işte bu barınma sorunuyla ilgili bir konudur.Barınma konusunun ticari konulara dönüşmesinin ürünü gayrimenkul piyasasıdır. Bu piyasa ana temel olarak istekler, konfor ve güvenlik verileri üzerinden oluşan çıktılar sonucu şekillenir. Buna bağlı olarak konut temini için bir gayrimenkul danşamanına başvuran veya emlak sektörüne danışan her birey güvenli, ulaşımı kolay, imkanlarıyla üstün, merkezi yerde, rahat edeceği kapasitede olan yerlere yönelik talepte bulunmakta geri durmazlar. Haliyle günümüzün maliyeli, oldukça güvenli kontularına yönelim olmakta ve fiyatlarda buna göre şekillenmektedir.Gayrimenkul çağının ana teması bu istekler ve karşılamak için maliyetlerle oluşan denklemdir.
Gel gör ki ülkemizde gündemde olan sokak köpekleri ve evcil hayvanlarla ilgili bir sorunu tamda bu noktaya yerleştirmek yerinde olur. Doğal yaşam içinde gelen insan, ilk dost edindiği canlılar köpekler ve kedilerdir. Bunlarla ilişkiler çıkarlara dayalıdır. Diğer canlılara ve vahşi hayata karşı köpeklerin dostlu önemli bir ihtiyaçtı, güvende kalmak barınmanın alarım ve savunmasını gidermek için elzem olanıydı ve insanda bunu yaptı. Konu köpek için de bir barınak ve beslenme meselesiydi. Canlı olarak köpekler de bu görevlerini yerine getirdiler. Ancak şehirleşen ve teknik üstünlükle vahşi hayatın tehlikelerini bertaraf eden insan batı toplumları gibi şimdilerde köpeklere de ihtiyaç hissetmediğini düşünmektedir. Bin yıllarca yol yürüdüğü dostlarını önce kendi başının çaresine bakması için sokaklara salmış (hatta tahtil beldelerinde yaz aylarında yazlıklarına gidenler yanlarında sevmek için veyahut güvenlik için götürdükleri kedi ve köpekleri yaz sonunda tahtil bittiğinde orada kendi haline bıraktıkları da bilinyor) sonra bunun da tehlike olacağını düşünerek barınaklara doldurmuş, üstünde kısırlaştırma projeleri geliştirmiş ve en sonunda 'uyutmayı' yani öldürmeyi bile düşünmeye başlamıştır.
İnsan için barınma sorunu şekil değiştirmiştir. Vahşi doğa ile ilgisi kalmamıştır. Artık artan nüfus tehlikedir. Güvelik sorunu artık nüfusun diğer varoş kabul edilen kısımlarıındadır. Tehlike gayrimenkul ticaretin yükselediği maliyetli fiyatlardır. Tehlikenin yer değişmesiyle kedi ve köpek gibi canlıların buralarda yerin olmadığı onların da başlı başına tehlike olduğu görüşleridir. Habelerde karşılaşına ve gerçekten dehşet saçan çocuk ve yaşlılara köpek saldırıları tüm bunlara dayanak olarak sunulmaktadır.
Ciddi konulada düşünce üretmek oldukça zor bir işti. Çözümler sunmak bir hayli müşkülatlıdır. Batının kentleşme sürecinde yaşadıkları deneyimler barınaklara yerleştirme, yok etme, azaltma ve kısırlaştırma olarak görünürken doğunun alternatifleri de sebest bırakma, veya beslenme amacıyla kullanmak şeklinde belirmektedir.
Çözüm her ne olursa olsun tek gerçek vardı: yok ettiğimiz her canlı insanlığın yok edilmesine sebep olacaktır. Yıllarca güvenlik dayanağı olan bu canlıların yok edilmesi aynı zamanda insanın güvenli yaşamını da yok edecektir.
Sorunlar gibi çözümler de herkesi ilgilendirmektedir. O halde Şehirlerimiz, konutlarımız ve güvenliğimiz kadar bu canlıları da düşünmemiz kaçınılmazdır.
Gayrimenkul ile Köpek ve kedilerin alakalı olmadığını düşünenlerden misiniz yoksa?
O halde sitenizde bulanan bir buldog köpeğin sizi nasıl etkilendiğini, mahallenizde aç kalmış ve yiyecek için dolaşan köpek ve kedilerin yapmak zorunda kaldıkları şeyleri düşünün.
Güvenlikli, konforlu ve lüks konutların maliyetinin gerisinde tüm bunlar yer almaktadır.